2TekerGezi Rusya’18 Günlükleri
Artık zaman geldi! 28 Temmuz’da, yani 2 gün sonra tekeri döndüreceğim 10.000 km’lik Rusya gezisiyle alakalı günlük tutmayı, gün be gün bu sayfadan yolculukla alakalı detayları sizinle paylaşmayı istedim. Bu vesile ile yolda yaşanan tüm tecrübeleri yazıya dökmek ve bir yolculuğun tüm aşamalarını sizinle paylaşmak amacındayım. #CemalColak, #2TekerGezi gibi etiketleri Instagram ve diğer sosyal medya mecralarından takip ederek bu konudaki tüm paylaşımlarıma da ayrıca ulaşabilirsiniz. Ya da daha kolayı siz en iyisi sosyal medya hesaplarımdan beni takibe alın. 🙂
Temmuz 20 – Vize başvurusunu 10 gün önce yapmıştım ve bugün vizem elime ulaştı. Vize için gerekli belgeler:
- Pasaport (En az 6 ay geçerlilik süresi olan)
- 1 Adet fotoğraf
- Ev/İş Adresi
- Rusya’da gidilecek 2 şehir
- Vize başlangıç tarihi
- Telefon
Temmuz 21 – Gürcistan ve Rusya’da kullanılacak SIM kartları şanslıyım ki önceden temin ettim. Ayrıca bir miktar Lari ve Ruble’yi de yine yola çıkmadan yanıma aldım. Ne olur, ne olmaz. 🙂
Temmuz 22 – Kendim de bir Couchsurfer olarak gideceğim şehirlerdeki diğer gezginlerle görüşüp, kalacak olduğum yerleri ayarladım. Tüm Rus gezgin arkadaşlara misafirperverlikleri için teşekkür ederim.
Temmuz 23 – Tüm yolculuk malzemeleri, giysiler, kamp malzemeleri, asıl ve yedek ekipmanlar, fotoğraf makinesi, aksiyon kamerası, hafıza kartları ve diğer elektronik ürünler kontrol edilip, yol için hazırlandı.
Temmuz 24 – Motor bakımları yapıldı ve servisten alındı.
Temmuz 25 – Bakım sonrası yeni lastik rodajı ve test sürüşü. (Gece / 40 Km)
Temmuz 26 – Motosikletin, çantaların, diğer ekipmanların yol için bakım ve temizliği yapıldı.
Temmuz 27 – Tüm çantalar dizayn edilip hazırlandı. Motosiklete yüklendi.
Temmuz 28 – …ve Rusya gezisi başlasın! 🙂
Temmuz 29 – Dün geceyi Batum’da geçirdim. Sınırı geçmeden başlayan yağmurla Gürcistan’a girdik ve tüm gece yağmur yağdı. Yağışlı havada ekipman sağlamsa sürüş keyfi de bir o kadar arttıyor. Dün de oldukça keyifliydi bu bağlamda. Bugün hava yine kapalı fakat yağmur şimdilik yok. 470 Km’lik bir sürüş planım var.
Temmuz 30 – Batum’dan çıkarken başlayan yağmur çok kısa süre sonra yerini güneşe bıraktı ve Stepantsminda’ya sürüşüm oldukça sıcak bir yolculuk oldu. Biraz uykusuzluk, biraz yorgunluk olsa da keyifli bir sürüş oldu. Yolda yine her zaman olduğu gibi motorcu gezginlere rastlayıp selamlaşmak, aslında hiç tanımadığın o insanlar hakkında içinden iyi dilekler geçirmek motosiklet kültürünün en sevdiğim yanı olduğunu birkez daha hatırlattı bana. Kazbeg dağlarındaki yol birçok motorcunun oldukça keyif alarak sürüş yapabileceği bir nokta. Virajlar ve o doğal güzellikleri de izlerken sürüş yapmak çok keyifliydi. Elbette yükseldikçe soğuk arttı ve önlem almak durumunda kaldım. Yani yazın ortasında da olsanız Rusya’ya gelirken önlem almayı unutmayın. Şu an Rusya sınırındayım ve geçiş için bekliyorum. Bugün Astarhan’a ortalama 700 km’lik biraz zorlu bir sürüş planım var.
Temmuz 31 – Nereden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum. Dün sınırda biraz bekleyip prosedürleri hallettikten sonra en son Vladikavkaz’da mola verdim ve sonrasında tüm gün peşimi bırakmayan şanssızlıklar silsilesini yaşamaya başladım. Sınırdan geçerken yapılması gerekenleri tüm evrakları isteyen olursa maille paylaşabilirim. Biraz fazla prosedür var ve bu şekilde kolayca aşabilirsiniz belki. Özellikle ilk kez geliyorsanız ekstra uğraşlarınız oluyor. Her neyse sınırı geçip Astarhan’a varma planım dün gerçekleşmedi ve bugün halen yoldayım. Sebebi ise maalesef haritaya güvenmem. İki kez yanlış yolda ilerleyip sonra biraz da şansım yaver gidince çileli yolculuğumda asıl yola geri dönebildim. Her şey yoluna girdi derken, havanın kararmasıyla çöl vari ıssız yollarda sürmek ise tegirlik verici ve oldukça fazla yorucuydu. Bilinçsizce kısa yoldan hedefe varma fikri pek işe yaramadı ve çok daha fazla yolumu uzattı. Gece önce telefonun bile çekmediği bi mola yerinde 1 saat kadar uyudum. Sonra pek sarmayıp güvensiz hissedince tekrar yola koyuldum ve Dağıstan bölgesinde olmanın pekte çok olmayan avantajlarından birini yaşayıp gece boyunca bir mescitte uyudum. Sabah namazında ise insanların bu mola yerinde namaz kılmalarını ilgiyle izledim. Bizden biraz daha nüans farklılıkları vardı. Kimse bana orada ne yaptığımı sormadı. Herkesin ilgi odağı ibadetiydi. Sabah tekrar yola koyuldum ve hala o ıssız, etrafı bomboş yoldayım. Bugün hedefe ana yollardan sapmadan varacağım inşallah. Son 170 km kaldı ve iki gün dinlenmek iyi olacak.
Ağustos 01 – En son Astarhan yolunda kaldık sanırım. Biraz yeşillik görmeyi, suyun ferahlatan hissiyatını yaşamayı özlemişim. Tüm bunları Astarhan’a yaklaştığımda gidermeye başladım. O ilk viraj tabelasının beni bu kadar mutlu edeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. O kadar uzun süre dümdüz yollarda sürdüm ki gerçekten çok bunalmıştım. Keyifle yattım viraja. Şehir oldukça hoşuma gitti. 800 bin nüfuslu küçük denilebilecek bir şehir. Volga nehrinin kucaklayan ve güzel bir atmosferi olan küçük bir şehir. İlk gün Trabzon’da tanışma fırsatını bulduğum Mustafa Miraliyev abimin hoteli olan Kavkazskaya Plennitsa’da beni müthiş bi misafirperverlikle ağırladılar. Bir anlamda Dağıstan yollarında dağılan psikolojimi burada toparladım diyebilirim. Her şey harikaydı ve yeniden enerjim yerine geldi. Vardığım ilk akşam Rusya’daki ilk Couchsurfer hostum Oksana ve erkek arkadaşıyla buluşup güzel bir yemek yedik. Biraz şehir turu yaptık ve oldukça keyifli zaman geçirdik. Sabah işe Dağıstan yolunda motorumun zincirinde fark ettigim bir sorunu gidermek için lastikçi aramaya başladım. Bu esnada tesadüfen Astarhan Yamaha bayisini fark ettim ve onlara yarı İngilizce yarı Rusça araya biraz da bazen Türkçe karıştırarak derdimi anlattım. Zincir yükten dolayı aşırı gerilemişti ve biraz bollaştırmak gerekiyordu. Birkaç usta ile sorunu hızlıca hallettiler ve ücretini sorduğumda “Russian Present” dediler! Misafirperverliği sadece tanıdığım insanlardan görmüyordum artık. Kendilerine sonsuz teşekkürler. Bu tarz durumlar yaptığınız yolculukta sizin motivasyonunuzu kesinlikle çok etkiliyor. Neden geldim ki bu ülkeye demek yerine iyi ki yapmışım dedirtiyor. Rusya’ya adım attığım ilk günlerde yaşadığım (onlar da kendi kendime ürettiklerim) sorunları tamamen unutmuştum. Bu günü şehirde turistik geziler yapıp fotoğraf çekerek geçirdim. Akşam ise beni Mustafa abinin abisi Ali abi ve yine iş arkadaşı Elmar kardeşim kendilerine ait güzel bir restorana götürdü. Muhabbet ve ziyafet içiçe oldukça keyifli bir akşam oldu. Yemekler, tatlılar, meyveler, nargileler sürekli bir şeyler geliyordu masamıza. Rahatım ve isteklerim konusunda inanılmaz hassas davrandılar. Bu misafirperverliği yaşamak kesinlikle beni mutlu etmişti. İyi ki bu insanları tanımışım. Telefonlarını verip, yaşayacağım en ufak bi sıkıntıda aramamı söylediler ki bu bile yolda izde olduğunuz da size inanılmaz bir güven aşılıyor. Sevgili Mustafa abiye, Ali abi ve Elmar kardeşime bir kez daha teşekkür ederim. O gece yemekten sonra hazırlandım ve şehrin diğer ucunda, gideceğim yola daha yakın olan Oksana’nanın evine geçtim. Onlarla da güzel bir sohbet gerçekleştirip sabah erkenden yola çıkmak için istirahate çekildim.
Ağustos 02 -Evet tüm motivasyonunu yeniden geri kazanmış ve artık Volgograd yoluna koyulmaya hazırdım. Sabah güzel bir kahvaltının ardından yola koyuldum ve nispeten daha iyi bir yol olan, etrafında ara ara da olsa yeşillik olan, insanların, kasabaların ve araç trafiğinin olduğu Volgograd yoldaydım. Kulağımda müziğim, bir rafattan esen serin rüzgar, diğer tarafta güneşin verdiği bir enerji ile güzel bir yolculuk yaparak sonraki hedefim olan bu şehre vardım. 450 km kadar bir sürüş günlük olarak gayet ideali ve daha az yorgun, daha güzel hislerle bitirdim bu yolu. Şehre vardığımda petrol rafineleriyle karşılaştım. İlk kez gördüğümden ilgimi çekti. Genel anlamda mimari yapısı harika eserlerle dolu bir şehir. Daha şehre ilk girişinizde bunu anlıyorsunuz. Tarihi dokusunu hiç ama hiç bozmamışlar diyebilirim. Şehirde etrafıma bakarak aval aval gezdim tabiri caizse. Gerçekten etkilenmiştim ki o yapıyı görene kadar. Karşımda devasa büyüklükte bir heykel belirdi. Adı “Motherland Called” 32 katlı bir bina yüksekliğinde ve Volgograd stadyumunun hemen karşısında. Volga nehrinin bütünüyle gören bir devasa heykel. Hemen motorumu park edip, fotoğraf makinemi kaptım ve bu alana gittim. Alanda savaşla alakalı anıtlar, heykeller vardı ve Çanakkale’yi gezenler bilir oldukça benzer yanları ve hissiyatı vardı bu yerin. Keyifle gezdim ve fotoğrafladım bu alanı. Sonrasında ise beni bu şehirde misafir edecek olan Alex isimli rus arkadaşla buluştum. O da bir savaş müzesinde güvenlikti ve bana müzeyi gezdirdi. Burada da oldukça değerli savaştan kalma eserler vardı ve savaş hakkında da bilgiler alma fırsatım oldu. Açıkçası #2TekerGezi Rusya fotoğraf sunumum için daha şimdiden heyecanlandım diyebilirim. Bugün ise yolculuk devam edecek ve aslen hedefim olan Kazan’a gitmek için yola çıkacağım. Fakat Kazan 1000km kadar olduğu ve daha geride çok yolum olduğundan bu gece Saratov şehrinde kalıp enerjimi çok harcamadan yolu iki parça olarak tamamlamak istiyorum. Bugün için 360 km kadar bir yolum var ve nispeten daha kolay olacak diyebilirim. Volgograd’tan aktaracaklarım şimdilik bu kadar. Saratov’da görüşmek üzere. 😊
Ağustos 03 – Saratov yolu güneş altında sürüş yaptığım ve yol şartlarının müsait olduğu bir yolculuk oldu. Diğer günlere diyen daha kısa bir sürüşle bu şehre vardım. Şehri ikiye bölen Volga nehrinde uzunca bir köprüde güneşin batışını izlemek güzeldi. Bu şehirde çok fazla zaman geçiremedim. Daha ziyade sadece konaklamak için kaldığım bir şehir oldu. Beni misafir eden Alina Saratov’da müzik öğretmenliği yapıyor ve kız kardeşiyle yaşıyordu. Bukundukları muhitten tedirgin olmaları nedeniyle ilk kez motorumu otoparka bıraktım o gece. Genel anlamda insanların tedirgin olduğu kadar olumsuz bir durum yaşamadım ve umarım yaşamam da. Her şey yolunda ve buna şükrediyorum.
Ağustos 04 – Sabah Saratov’da Alina’nın menemen diye hazırladığı domatesli yumurta ile başladık güne. 😊 Güzel sesiyle bir de Türkçe şarkı söyledi. Kazan yolu için motivasyonum yerine gelmişti. Bugün için yine uzun bir yol vardı önümde ve yaklaşık 700 km sürüş yapmam gerekecektir. İlk esnada gözümde büyüse de yola çıkınca kendimi yaptığım işe biraz daha vererek konsantrasyonumu yükseltmeye başladım artık ve yol şartlarının da düzelmesi işimi biraz daha kolaylaştırdı. Yollarda ara ara çalışmalar vardı ve bu çalışmalar trafik sıkışmasına sebep olsa da benim için çok fark etmedi. İşte iki tekerin gücünü, fonksiyonunu bu noktada çok seviyorum. Elbette risk almadan ya da minimum riskler bunu yapmak gerekiyor. Genel anlamda yol kalitesi iyiydi ve hava şartları da güzeldi. Bazen bulutlu bazen aşırı sıcak ve güneşli bir güzergahta sürdü yolculuk. Fakat bu olumsuzlukları gideren ormanlar, ayçiçek tarlaları, daha sık karşılaşılan yerleşim yerleri ve aktif bir trafik vardı. Bu tarz küçücük bazı ayrıntıların bile motosikletle seyahat ederken ne kadar önemli olduğunu Rusya gezimin başlangıcındaki uçsuz bucaksız dümdüz arazilerden geçen Dağıstan yolundan tecrübe etmiş bulunuyorum. O yüzden Saratov – Kazan yolunda virajların olması, dağlık bir araziden geçiyor olması sürüş kalitemi inanılmaz arttırdı. Hele ki Kazan’a 100 km kala havanın soğuması ve bir müddet sonra yağmurun başlaması beni ne kadar mutlu etti anlatamam. Düşünün motosiklet kullanıcısı bunu söylüyor. Sıcak hava şartlarından o derece bunalmıştım artık. Yağmurluklarımı giyip yola devam ettim ve Kazan şehrine beni fazlasıyla ferahlatan bir giriş yaptım. Yaklaşık 12 saatlik bir sürüş yaptım ve saatte ortalama 60-70 km yol aldım bu sürüşte. Şehrin merkezine girer girmez sizi inanılmaz bir görsel şölenle karşılıyor mimari. Gece olması ve ışıklandırmanın da etkisiyle motorumu kenara çekip hipnotize olmuşcasına manzarayı izledim. Tam da o esnada ilk etapta planlarımda olmayan Kazan şehrini, bir arkadaş sohbetinden sonra listeye eklemişim dedim. Dün daha uzun bir sürüş yapmama rağmen gece daha dinç oluşumu da bu şehrin güzelliğine bağlıyorum. Tataristan’ın bu enfes şehrine 3 gece ayırmıştım ve doya doya yaşamaya çalışacağım. Bu şehri kendi fotoğraf makinemle fotoğraflayacağım için hem çok mutlu, hem de oldukça heyecanlıyım. Eğer henüz takip etmiyorsanız sosyal medya hesaplarımdan beni takip edip yolculuğuma ortak olabilirsiniz. Son olarak sizden ricam tamamen bireysel çaba ve gayretlerle gerçekleştirmeye çalıştığım bu gezide bana destek olmak için bu geziyle alakalı kendi hesaplarınızdan beni de etiketleyerek paylaşım yapmanız. Şimdiden teşekkürler. 😊
Ağustos 05 – Kazan günlerini kaleme almakta biraz geç kaldım gibi düşünebilirsiniz ama yazacaklarımı okuyunca eminim siz de bana hak vereceksinizdir. İlk geldiğim gün yağan yağmur gece devam etti ve sonraki günlerde de gece yağan yağmur gündüz kendini çok sıcak günlere bıraktı. Kendimi çok şanslı hissediyordum ama sonrasında yaşananlara “şans” kelimesi pek yeterli kalmıyor. Kazan’da kendimi hiçte yabancı bir ülkede gibi hissetmedim. Bunu da en çok aynı kökenden geliyor oluşumuza bağladım. Burada beni misafir eden de bir Tatar kızıydı. Tatar yemekleri tatma fırsatım oldu sayesinde. Ayrıca Kazan’da görülmesi gereken en güzel yerler hakkında bilgi aldım ve beraber bu noktaları gezdik.
Ağustos 06 – Ertesi gün sabah güzel bir kahvaltının ardından ilk gece gözüme takılan ve beni kendine hayran bırakan Kul Şerif Camisine motorumla gittim. Tam motorumu park edecek bir yer arıyordum ki arkamdan bir araç gelip “Hoş geldin hemşehrim, hayırdır ne arıyorsun buralarda?” dedi. Birden şaşkınlığımı atıp kendimi izah ettim. Karşımdaki kişi ise Trabzon’dan 25 yıl önce buraya yerleşen ve işini ve ailesini kuran Mustafa Kemal Çolak‘tı. Evet yanlış okumadınız Çolak! Tesadüflere inanırım ama bu kadarı da beni çok ama çok şaşırtmıştı. Sonrasında ise beraber kahvaltı yapmaya gidip daha detaylı sohbet etme şansımız oldu. Muhabbet ilerledikçe de samimiyetimiz kat be kat arttı. O gün Mustafa abi beni bırakmadı ve sağ olsun yine Kazan’da yaşan eğitim görevlisi arkadaşı ve adaşı Mustafa abiyle tüm şehri gezdik. Eğitim görevlisi Mustafa abinin eşsiz tarihi bilgileri ile bu güzel yerleri fotoğraflamak ve de bu bilgileri dinlemek harika bir deneyim oldu. O müthiş camiyi gece gündüz her açıdan fotoğrafladım. Tataristan’ın başkenti Kazan’daki Tatar kültürünü her açıdan inceleme fırsatını bana sundular. Yemekleri de ayrı bir güzeldi ve bize yakındı diyebilirim. O gün akşam olduğunda etkinliklerimiz bitmedi ve Mustafa abinin köy evinde çok güzel bir yemek ve aile ortamında akşam geçirdik.
Ağustos 07 – Normalde Kazan’da 3 gece kalmayı planlamıştım ki, bu şehre daha fazla zaman ayırmam ve en azından bir gece daha dinlenmem gerektiğini fark ettim. En uzun motosiklet gezimi yapıyorum ve şartların ilerleyen günlerde benim için daha da zorlanacağını düşünüyorum. Hem Rusya’da bu denli uzun sürüşler yapıp, gittiğim şehirleri de mümkün mertebe gezmeye çalışmam bir yerde ekstra bir güç gerektiriyor. Bunun için ise günlük vitaminleri barındıran bir kapsül dışında bir şey kullanmıyorum. Bugüne gelirsek yine şehirde ufak turlar düzenleyip daha ziyade yol için yeniden toparlanmakla geçti diyebilirim. Aklım bir şekilde bu şehirde kaldı ve pek ayrılmak istemediğimi söyleyebilirdim. Ne var ki planlar vardı ve teker artık dönmeliydi.
Ağustos 08 – Gezi boyunca ilk kez yağmurlu bir günde yola çıkmak durumunda kaldım ve sabah yoğun yağmur altında çıktığım yolda yaklaşık 200 km boyunca ara ara duraksa da ıslak bir sürüş yaptım. Geçen seneki İran gezimde neredeyse hiç yağmur görmeden turu tamamlamıştım ama bu sefer o şekilde olmayacağı açıktı. Malum Rusya burası ve her an yağmura hazır olmanız gerekiyordu. Nitekim önleminizi alıp, ekipmanınızı güzel ayarladığınızda ve yol şartlarını da dikkate alıp, motorunuzu da iyi tanıyorsanız yaptığınız sürüşün her anından keyif almamanız mümkün değil. Benim için de tam olarak böyle oldu denebilir. 400 km’lik bir sürüşten sonra Nijniy Novgorod’a varmış ve biraz manzaranın tadını çıkartıyordum ki, meğer motosikletçi arkadaşların buluşma noktasında denk gelmişim. Motosikletin bir kültür olduğunu ve sürekli olarak diğer motosiklet kullanıcıları ile bir paylaşım, hiç tanımasanız dahi arkadaşlık içerisinde olduğunuzu unutmayın. Burada da tam olarak yaşanan buydu ve bir motosikletçi arkadaşın teklifiyle şehirde kısa bir tur attık. Sonrasında beni bu şehirde bir gece misafir edecek olan Lara’nın şehrin biraz dışındaki Bor’da bulunan evine sürmeye başladım. Vardığımda benim için yemek hazırladılar ve kısa bir sohbetten sonra yarın ki Moskova sürüşüm için dinlenmeye çekildim.
Ağustos 09 – Gezimin en başından beri aklımda olan ve bir anlamda en çok görmek istediğim yer konumundaki şehir olan Moskova’ya sürüyordum artık. Hava soğuk denebilecek kadar vardı ama bir taraftan da güneşin bulutlar arasından sizi ısıttığı bir sürüş yaşadım. Moskova’ya yaklaştıkça sıcaklık ve dolayısıyla sürüş zevki düşmeye başladı. Yol çalışmaları km’lerce uzun kuyruklar ve yoğun bir trafik oluşturuyordu. Son 100 km’de gün boyunca rahat sürüşüm biraz eziyete dönüşmeye başladı. Nitekim şehre vardığımda İstanbul’a giriş yapmış hissiyatı yaşadım. O yoğun trafik ve içindeki bazı saçma sapan sürücüler gerçekten çok benzerlik taşıyordu. Genel anlamda motosiklete yardımcı olan bir tavırları ve daralan trafikte yol verme çabaları bu kültürün burada daha yoğun yaşandığını gösteriyordu. Moskova’da beni birkaç gece misafir edecek olan arkadaşım ise Trabzon’dan tanıdığım ve yıllardır burada yaşayan sevgili Lokman kardeşim. Yarın şehri detaylıca gezmeyi ve birçok güzel noktayı fotoğraflamayı düşünüyorum. Bunlar size bu şehirdeki ilk geceden aktarabileceklerim.
Not:
Bu sayfada yer alan günlük notlar şeklindeki yazılarımın bu noktadan sonraki kısmı gezi planlarının değişmesi ve gezi şartlarının oldukça zorlaşması nedeniyle 01 Eylül 2018 tarihinde gezi tamamlandıktan sonra kaleme alınmıştır.
Moskova şehri diğer büyük şehirlerle aynı zorluk içerisindeydi. Trafik sorunu. Buna rağmen motorum için şehrin göbeğinde ücretsiz bir otopark bulmak gayet iyiydi. Kızıl Meydan’da olmak ve o havayı koklamak gezimin en başından beri ana hedefimdi. Hayallerimi yaşayıp o alanda bulunmak, fotoğraflamak elbette mutlu etmişti beni oldukça. Şehirde daha gezilecek oldukça fazla yer olmasına rağmen ilk günü neredeyse o civarda tamamladım diyebilirim. Akşamında şehrin motorcularının toplandığı bir alana gittik. Oldukça kalabalık ve hemen hemen her çeşit motosikletin bulunduğu bir alandı burası. Sohbet ediyorlar, müzik dinliyorlar, birileri geliyor, birileri gidiyordu sürekli. Klasik bir aktivite diyebiliriz Moskova motorcuları için. Ertesi gün Türkiye tanıtımı amacıyla düzenlenen bir festivale katıldım ve akşamında biraz hızlı bir kararla Petersburg yoluna koyulmaya başladım.
Kafamda sürebildiğim yere kadar sürüp bir yerde uyumak ve yaklaşık 700km olan bu yolu ikiye bölmek vardı. 200 km sonra Tver adlı şehire vardım ve saatte geç olmuştu. Burada Bir hostelde konaklayıp sabah erkenden tekrar yola koyuldum. Siz siz olun Rusya’da paralı yolları çok tercih etmeyin. Bu yolların aşırı pahalı olduğunu söyleyebilirim ve aynı şekilde normal yollarında gayet iyi olduğu kanısındayım. Malum ben o yolları da denedim. Bu yüzden rahatlıkla bu yorumu yapabilirim. Hatta detay vermem gerekirse Moskova – Petersburg arası paralı yolları kullanırsanız ödeyeceğiniz rakam 2000 Ruble civarında. Petersburg’a sürüşüm pek kolay olmadı ve belki de en zorlandığım sürüşü bu yollarda yaptım. Aşırı yağmur ve soğuk sürüş şartlarımı çok zorladı. Buna rağmen tüm gün sürüp akşamına nihayet Petersburg’a sırılsıklam varabildim. Evet ekipmanım ve yağmurluğum olduğu halde bunları yaşadım. Yağmurun boyutunu ve devamlılığını buradan az çok tahmin edebilirsiniz. Ayrıca benim yaptığım bir hata da tüm gezide bana en çok lazım olacak olan soğuğa karşı yanıma aldığım birçok giysi ve ekipmanı Moskova’da fazlalık yapmaması için bırakmam oldu. Bazen hızlı kararlar vermek hatalara sebep olabiliyor. Burada beni misafir eden Kostantin gayet misafirperver bir arkadaştı ve daha da güzel kısmı kendi de bir motosiklet kullanıcısı ve kız arkadaşıyla yakın zamanda Rusya’da 22 bin km yol kat ederek bir gezi yapmış. Sohbet elbette oldukça keyifli geçiyordu onunla. Bir sonraki gün şehri biraz gezip fotoğrafladım ve soğuğa rağmen keyif almaya çalıştım. Gel gör ki, bir şeyler eksikti ve bu her sokağı tarih kokan, gezimin pik noktasındaki bu şehir beni tatmin etmiyordu. Uzun uzun motor üzerinden şehir içinde sürüşler yaptım ama ne fayda.
Burada size bir tavsiye vermek istiyorum. En azından benim yaşadığım bu sorun size tecrübe olabilir diye düşünüyorum. Ben 2 senedir yaptığım gezilerde önce İran sonra bu Rusya gezimi tek başıma gerçekleştirdim. İran gezimde kendime gezilerimi tek yapmamam gerektiği konusunda telkinde bulunmuştum. Rusya gezisinde ise her ne kadar çok istesem de yanımda birisi yine yoktu. Elbette böyle uzun bir yolculuk için bir motorcu arkadaşınızın ya da artçı olarak bir arkadaşınız size eşlik etmesi, aynı zaman dilimini ayarlamanız, yolda uyum sağlamanız zor olacaktı. Bu ve bunun gibi daha sayılabilecek bir çok sebep yola yalnız çıkmama sebep oldu. İşte bu noktada gerçekten iyi bir karar vermeniz gerekiyor. Yalnız böyle uzun bir yolculuğu gerçekten kendi başınıza sıkılmadan yapabilecek misiniz? Hemen hemen her şehirde benimle ilgilenen, misafir eden insanlar olmasına rağmen bu durumunun eksikliğini yaşadım. Belki bana özel bir durumdur ama ben yine de en önemli tecrübelerimden biri olarak bunu paylaşmak istedim. Petersburg’da kaldığım süreyi bu gibi nedenlerle çok uzatmadım ve ertesi gün geri Moskova’ya dönme kararı aldım. Çok erken saatte sürmeye başladım ve şehirden çıktığım andan itibaren başlayan yağmur neredeyse tüm yol boyunca devam etti. Oldukça ıslak bir sürüş oldu diyebilirim. Moskova’ya vardığımda ise bir an var ki aklımdan çıkmıyor. Yağmur demek yetersiz kalır sanırım. Kendimi bir köprü altına zor attım. Bu arada telefonum biraz ıslanır gibi oldu. Benimle birlikte duran bir iki motorcu da oldu ki, arabalar bile devam edemeyecek haldeydiler. Bu yağmurun dinmesini bekleyip yola devam ettim. Eve vardığımda fark ettim ki telefonum bozulmuştu ve bir anlamda yazılarıma günlük devam edemeyişimin nedeni de bu diyebilirim.
Sadece 1 gün daha Moskova’da kaldım ve bu sefer daha farklı nedenlerle çok ani bir kararla normalde ertesi gün Voronej’e sürecekken, Kazan’a dönmeye karar verdim. Yol için sadece 45dk hazırlandım ve akşam 5 gibi yola çıktım. Bu saatler tam trafik saatleri malum ve bu noktada Yandex navigasyona güvendim. İyi mi yaptım kötü mü bilemiyorum. Nitekim Vlademir’e biraz dolaylı yollardan gittim ve biraz da yolu uzattık diyebilirim. Kırsal bir kesimden, yolların daha sakin olduğu bir yoldan sürüyordum ama bu yol gece sürüşünde beni biraz huzursuz edebiliceği için bir an önce ana yola dönme gayretindeydim. 2 Saat kadar sonra ana yola döndüğümde gece sürüşlerinden genelde yaptığım gibi bir arabayı kendime referans alıp tüm gece onunla Kazan’a 150km kalana kadar sürdüm ve peşinden hiç ayrılmadım. Benzin için durduğunda durdum, onlar da benim için zaman zaman durdu ve son 150km’de bu arabayı kullanan Ukrayna’lı arkadaş artık yorulduğunu ve yola devam etmeyeceğini söyledi. Oraya kadar çok iyi gelmiştik zaten ve onları rus eşiyle azat ettim. 🙂 Tabi bu beraber yol alma durumunu en baştan kendilerine yarım yamalak anlaşarak izah edip, benim için daha güvenli bir sürüş olacağını söyledim. Onlar da sağ olsunlar yardımcı oldular. Sabah saatler 5’i gösteriyordu ki ben toplamda 850km gece sürüşü yapıp 12 saatte Kazan’a giriş yapmıştım. Oldukça yorgun ama bir o kadar da huzurluydum. Bu şehir benim için özel bir yer oldu ve yeniden burada olmak oldukça iyi hissettirmişti. 2 Gün yeniden bu şehirde kaldım ve bir nevi geri dönme yolunun gözümde büyümesi artık son bulmuş ve enerjimi yeniden toparlamıştım.
Tabi yol planlarımı ister istemez uzatmış ve artık günlük sürüş km’mi daha çok arttırmam gerekliydi. Vize sonlanış tarihim yaklaşıyor ve benim önümde gitmem gereken birçok şehir ve dolayısı ile uzun km’ler vardı. Kazan – Volgograd yolu toplamda 1050km kadardı ve benim bu yolu 1 günde almam gerekiyordu. Gelirken 2 günde geçtiğim yolları artık 1’er günde gitmeye çalışıyordum. Uzun saatler sonra Volgograd’a varmış ve oldukça yorgundum. Saratov’da navigasyonu tam okuyamam nedeniyle yanlış yola girip, çift çizgi ihlali yaparak geri dönmüş ve o anda da polisle karşı karşıya kalmıştım. Bu durumu çok büyük cezaları olmasına rağmen şahsımın ve karşımdaki kişilerin anlayışlı çıkmasıyla ucuz atlattım diyebilirim. Bu da o günün en önemli ayrıntısıydı aslında. Bu noktada şunu çok net söyleyebilirim ki genel anlamda beni Rus polisi hakkında çok net şekilde uyarmalarına, genelde sorun yaşamış insanların olmasına rağmen benim tecrübelerim çok olumlu oldu ve gerçek anlamda sorun olacak ya da kötü hissettirecek hiçbir durum yaşamadım. Kendilerine misafirperverlikleri için teşekkürü bir borç bilirim.
Volgorad’tan Rostov sürüşüm nispeten daha kolay olacaktı ve öyle de oldu. Yine yollarda geçen bir günden sonra Rostov’da 2 gün kalarak dinlenmeye çalıştım. Artık sonuna yaklaştığım gezimde vücudum bazı sinyaller vermeye başlamıştı. Belimde kısmi bir ağzı ve sırtımda tutulmalar başlamıştı. Bu da maalesef ki aktif olarak spor yapmayan biri için gayet normal sonuçlardı. Hatta belki de bu kadar bile iyi dayanmıştım. Bir şekilde yolda kendi kendimi tedavi etmeye ve yaşadıklarımı savuşturmaya çalıştım. Kısmen de başarılı oldum diyebilirim. Soçi’ye Rostov’dan sürüşüm 800km civarıydı ve zor olmayacağını düşünüyordum ki son 150km’ye kadar kolay bir sürüş oldu diyebilirim. Sonrasında başlayan Soçi yolundaki virajlar, tüm gün sürmüş olmamın da yorgunluğuyla bana inanılmaz bir zorluk çektiriyordu. Amasra – Sinop arası sürüş yaptıysanız bunun 2 kat zorunu ve aktif bir trafik olanını hayal edin. Yol gözümde uzadıkça uzuyordu. Elbette tüm bunların yanında Rusya’da uzun mu uzun yollarda dümdüz sürüşler yaptıktan sonra kısmen bir keyif alma durumu olmuyor değildi. Akşam olduğunda Soçi yollarını sorunsuz bitirmiş ve biraz dinlenecektim. Fakat hala bir kısım enerjim kalmış ki, şehre gezmeye çıktık. Adler’de Olimpiyat parkını gezip, Tesla müzesini gedik. Keyifli bir akşamdı ve sonraki günde yine Adler’de geçti. Soçi diğer şehirlere nazaran çok daha değişik bir yerleşime ve hayata sahipti. Sanırım bu nedenledir ki büyük bir kısım yerli turist tatil için bu şehri tercih ediyor.
Soçi’den Vladikavkaz’a 800km’lik yine zor bir sürüş beni bekliyordu ve ağrılarım bu yolda yeniden baş gösterdi. Bu şehirde hava soğuktu ve bir gece sadece konaklamak için burada kalıp, sabah yine Soçi’den yola çıktığım gibi 04:00’da yola çıkma planım vardı. Erkenden Rusya sınırına gidip son kez uzun bir sürüşle geziyi tamamlamak istiyordum. Trabzon’a o gün içerisinde varma planlarım vardı. Rusya sınırını mevcut trafiğe oranla kenardan kıyıdan zorlaya zorlaya 1,5 saatte geçmeyi başardım. Gürcistan’da ise süreceğim yollar daha önce birkaç defa sürdüğüm yollardı ve nispeten daha kolay olacak diye düşünüyordum ki; öyle de oldu. Sıcak tek sorundu aslında. 16:00 Civarında Türkiye sınırına gelmiş ve yaklaşık 1 saatte de bu sınırı geçmiştim. Geri kalan 200km’lik mesefeye baktıkça gülüyordum artık. Günlerdir 1000, 800, 700 km’lerde sürüşler yapmış olmam artık bu bağlamda benim için büyük tecrübeler olmuştu. Trabzon’da evimin önüne geldiğimde saat 19:00’dı. 10.000 Km’lik 2 Teker Rusya gezim artık sonlanmıştı ve benim içimde buruk bir sevinç vardı. Her şeye rağmen şükredip, kazasız, belasız yolculuğumu tamamladığım, geride bıraktığım onca anı, tecrübeyle mutlu olmaya çalışıyordum. Her ne kadar geziyi tamamlamış olsam da hala bir şeylerin eksik olduğu kanısındaydım; açıksası hala o kafadayım. Bazı noktalar var ve tamamlamak için zamana ihtiyacım var. Belki de hiç hesapta olmayan yollar da olabilir. Şu bir gerçek ki, bu gezi benim için sadece motor sürmek ve gezi yapmakla sınırlı kalmadı. Kendi hayatım adına çok şeyi sorgulamama ve büyük bir farkındalığa sebep oldu. Bu içinden çıkmakta henüz tam bir yol bulamadığım psikoloji ve durumları en kısa zamanda halledip, geleceğe dair bambaşka adımlar atma düşüncesindeyim.
Yazının bu son kısmı da şunu gösteriyor ki, yolda olmak sadece “yolculuk yapmak, yeni yerler görmek, anılar biriktirmek” değil, sizin hayatınıza anlamlar katmak ve kendinizi sorgulamak için birebir çok işlevsel bir yöntem. Bu farkındalık için ve de okuyup yol hikayeme ortak olduğunuz için teşekkür ederim.
Bana müsade artık. Çünkü şimdi yeni hikayeler için hazırlık zamanı…
gün be gün takip ettiğim bir yazı oldu ve bu yazıların devamı gelsin derim.